Gıda sektöründe önemli olan doğru zamanda doğru yerde olabilmektir

0
723

Tat Bakliyat Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Veysel Memiş, bize kendinizden ve kariyerinizden bahseder misiniz?

1986 Muş doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi Mersin’de gerçekleştirdikten sonra İstanbul’da İngilizce İşletme üzerine üniversite eğitimi aldım. Akabinde kendimi geliştirmek için yurt dışında bazı eğitim programlarına katıldıktan sonra askerlik görevimi ifa etmek üzere Kütahya’ya gittim. 2009 senesinde, Mersin’de aile şirketimiz olan Memişoğlu Grup’ta çalışmaya başladım. 2012 senesinin mayıs ayından itibaren lojistik alanında faaliyet gösteren şirketimiz, Tatlog’u açmış bulunmaktayız.

Çok genç yaşta iş hayatına atıldınız. Kendinizde bu gücü nasıl buldunuz? Ailenizin desteği sizi ne şekilde motive etti?

Her şeyden önce biz bir aile şirketiyiz. Bu yüzden kendimi bildim bileli iş dünyasının içindeyim diyebilirim. Buna paralel olarak iş hayatına merak saldığım zamandan beri gerek okul öncesinde gerek ise eğitimim sırasında hep iyi bir yönetici olabilmek için uğraştım. İleride hangi yöne gideceğimi, hangi makamlarda bulunacağımı hedefleyerek kendimi geliştirmeye çalıştım. Mesela ilk ticari satışımı on iki yaşımda yaptım. İş dünyasında ilk yurt dışı fuarıma on yedi yaşımda gittim. Kendimi geliştirmek adına her zaman öğreneceğim bir şeyler olduğuna inanıyorum ve seminer ve fuar çalışmalarına hala devam ediyorum. Kariyerimde ailemin ve özellikle babamın çok önemli bir payı var. Onların yönlendirmeleri sonucunda iş dünyasında ilerletmeye karar verdim. Onlar olmasaydı belki de bu yönde ilerlemezdim. Bir süre sonra hayat size ticari bir bakış açısı kazandırıyor. Gözleriniz piyasadaki ticari fırsatlara odaklanıyor. Arayışımız kendimizi nasıl daha fazla geliştiririz, ülkemize nasıl bir hizmet sunabiliriz, insanlara nasıl bir katma değer katabiliriz şeklinde sürmektedir. Rabbimizin desteğiyle inşallah daha güzele doğru gideceğiz.

İş hayatına çok genç yaşta başlayan bir girişimcisiniz ama başarılarınız sayesinde aldığınız ödüllerle gündeme gelmektesiniz. Taktir edilmek nasıl bir duygu?

Taktir edilmek benim için yaptığım işlerin meyvesini almak gibi bir şey. Güzel bir giysi giydiğinizde karşınızdaki sizi övünce ne kadar mutlu oluyorsanız biz de bu tarz ödüller ile motivasyon kazanıyoruz. İşimize daha sıkı sarılıyoruz. Tabi beni ödüllere layık bulan bütün kişi ve kurumlara sizin aracılığınızla teşekkür ediyorum. Size de ayrıca bu güzel röportajımız için teşekkür ediyorum.

Bize Tatlog’un kuruluş ve gelişin hikayesini anlatabilir misiniz? Ayrıca neden lojistik alanında faaliyet göstermeyi seçtiniz?

Mersin’de şu an üç ana sektör var. Türkiye’nin en önemli limanlarından olan Mersin Limanı’nın katkılarıyla şu an Mersin’de lojistik, bakliyat ve narenciye alanında önemli bir potansiyel vardır.  Biz zaten bakliyat alanında Mersin’de ticarete devam etmekteydik. Gelişen lojistik alanında bizim gördüğümüz boşlukları da doldurmak istedik. İşe ilk soğuk hava deposu ile başladık. Devamında depoculukta raflı sistem, daha yüksek teknolojiye ve hijyene sahip depolama sistemlerinin kullanılması adına yatırımlar yaptık. Hizmet kalitemizi devamlı arttırmaktayız ve bunun meyvesini de şu anda topluyoruz. Çünkü sistemlerimiz yüksek hijyen sağlamanın yanında sahip oldukları teknoloji ile ürünlerin daha uzun sürelerde depolanmasını sağlıyor. Böylece hem çevreye hem de insanlara yönelik bir katma değer oluşturmuş oluyoruz. Dökme ürünlerin depolaması alanında da şu an yatırımlar yapmaktayız. Yaklaşık 40 bin ton kapasiteli bir silo tesisi oluşturduk. Böylece müşterilerimizin ürünleri yeni teknolojinin de yardımı ile daha uzun sürelerde, hijyenik ortamlarda stoklanmaktadır. Böylece bizimle çalışanlar ticari hayatlarını daha uygun imkânlarda sürdürebilmektedir. Açıkçası Mersin’de depolama alanında iyi bir yatırım var fakat bizim yatırımımızın farkı, sahip olduğu son teknoloji sayesinde “yeşil depolama” dediğimiz daha çağdaş bir sisteme sahip olmalarıdır.

Müşteri profilinizden bahsedebilir misiniz? Tatlog kimlere ne şekilde hizmet vermektedir, bu anlamda başlıca hizmet kalemleriniz nedir?

Şu an bir dünya firması olan Unilever’in Mersin’deki depocusuyuz. Tüm süt ve süt ürünleri işi yapan firmaların depolamasını yapıyoruz. Dünyanın en büyük tohum şirketi olan Pionerr Dupont‘un Mersin’deki depocusuyuz. Ayrıca şu an isimlerini sayamadığım sayısız firmanın Mersin’deki depolama işlerini yapmaktayız. Depolamanın dışında, Mersin Limanı’na gelen malların tüm nakliye, depolama, deniz nakliyesi, demir yolu taşımacılığı ve diğer lojistik işlerini yapmaktayız. Müşterilerimizin tüm ihtiyaçlarını, başka hiçbir firmaya gitmeden, çözüme odaklı bir hizmet anlayışıyla hallediyoruz. Böylelikle bizimle çalışan firmalar tüm faaliyetlerini tek bir çatı altında sonuçlandırabilmektedirler.

Şu an Tatlog ile ulaştığınız büyüklük nedir?

Tatlog ilk etapta 5.000 metre kare soğuk hava, 5.000 metre kare kuru deposu olmak üzere toplam 10.000 metre kare alanda kuruldu. Şu an 61.500 metre kare alana ulaşmış durumdayız. 23.800 metre kare kapalı alanımızın yanında, 40.000 ton silolama sistemine ve 5.000 metre kare açık gümrüklü alana sahibiz. Bunlara ek olarak Mersin Serbest Bölgesi alanında yaptığımız 20.000 metre kare kapalı alana sahibiz. Bu hizmetlerimiz sayesinde Mersin’in en büyük lojistik firmalarından biri haline geldik.

Mersin bir liman kenti. Doğal olaral ihracatın ve ithalatın yoğun olduğu bir yer. Mersin’de faaliyet gösteren bir iş adamı olarak kentin potansiyelleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Mersin için Türkiye’nin Orta Doğu’ya açılan kapısı diyebiliriz. Aynı zamanda Türkiye’nin tüm noktalarına uygun navlun koşullarıyla hizmet götürebilen stratejik bir coğrafi konuma sahiptir. Limanımızın da etkisi ile Mersin’de sanayi hızlı bir şekilde gelişmekte ve iş adamlarımız Konya, Kayseri, Gaziantep, Kahraman Maraş, Adana gibi önemli Anadolu şehirlerine hizmet etmektedir. Buna ek olarak birçok İstanbul firması da Anadolu’daki operasyonlarını Mersin üzerinden yürütmeye çalışmaktadır. Mersin bana göre Akdeniz’in incisidir. Aynı zamanda bölgedeki birçok ilin kalkınmasında Mersin doğrudan paya sahiptir. Çünkü bölgenin ithalat ve ihracatı ilimizden yapılmaktadır. Netice itibari ile Mersin sürekli gelişen bir şehirdir. Bu anlamda ciddi bir alt yapı yatırımına da ihtiyacı vardır. Turizm alanında yapılan yatırımlar da zamanla artmaktadır. Yeni yapılacak Hava alanımızın tamamlanması bölge için büyük bir potansiyel getirecektir. Türkiye’ye büyük bir katma değer sağlayabilecek Mersinimize devletimizin de desteğini esirgememesi gerekmektedir.

Tabi bir de Mersin İdman Yurdu’muz vardır. (Gülüşüyoruz) Bu sene çok iyi sonuçlar aldık. Allah kısmet ederse ileride birçok Avrupa kulübünü şehrimizde görmek isteriz.

Siz aynı zamanda TAT Bakliyat Yönetim Kurulu Üyesi’siniz. Biraz  TAT Bakliyat’tan ve 2015 beklentilerinizden bahseder misiniz?

TAT Bakliyat, Türkiye’nin ilk 500 sanayi şirketi arasında olan, önemli bir işletmedir. Hem ihracatta hem de iç piyasada hatırı sayılır büyüklükte bir firmayız. Ailemiz 1977 senesinden beri gıda alanında ticari hayatını devam ettirmektedir. TAT Bakliyat’ın 82 ülkeye ihracat yapması ve bunun yanında Türkiye’de otuzu aşkın bayisinin bulunması, tüm ürünlerini kendisi üretebilmesi bizim için önemli bir ayrıcalıktır. TAT Bakliyat pirinç, bulgur, mercimek üretimini kendi tesislerinde yapmaktadır. Bu değerli besinleri Türk ve dünya mutfağına gururla sunmaktayız.

2015 yılı sonunda %20 gibi bir oranda büyümeyi hedefliyoruz. Sene sonunda her şey netleşmekle beraber daha iyi bir sonuç alacağımızı tahmin ediyoruz. Bizim için seçimler çok önemli. Seçimin akabinde işlerimizin daha da açılacağını beklemekteyiz. Bu kritik dönemi atlatırsak önümüzdeki dört sene boyunca daha istikrarlı olacağımızı düşünüyoruz. Çünkü siyasi hayatın ticari hayat üstünde çok büyük bir etkisi olduğunu düşünüyorum bu aralar. Çünkü iş dünyasında bir bekleme süreci başladı. Özellikle bu son iki aydır. Bu süreci atlattıktan sonra yolumuza daha emin adımlarla gitmek istiyoruz. Orta Doğu’daki krizler nedeniyle ihracat oranımız olumsuz etkilendi ama yardım kuruluşlarının yaptığı faaliyetlere de hizmet verdiğimiz için, özellikle Dünya Gıda Programı, Kızılhaç gibi birçok örgütlerin resmi tedarikçisi olduğumuz için ihracatımızdaki eksilmeyi telefi yoluna gittik. Gıda paketi bazında Türkiye’de en çok ihracat yapan firmalardan biriyiz. Aynı zamanda Ramazan ayı boyunca gıda kumanyası olarak tüm Türkiye’ye servis vereceğiz. Bu gibi hizmetler Türkiye gıda sektörü için önemli hizmet kalemlerindendir.

Ağzımıza dolanan bir söylence vardır. Türkiye için eskiden beri bir tarım ülkesi deriz. Bakliyat alanında ülke içinde ve dışında şu anki durumumuz nedir? Buna bağlı olarak tarım politikamız hakkında eleştirel anlamda neler söyleyebiliriniz?

İsterseniz bu konuyu bakliyat alanına indirgeyelim. Çünkü tarım çok geniş bir konu… Bakliyat alanında ülkemiz doksanlı yıllarda iyi bir ihracatçıydı. Tüm dünyaya bakliyat satabiliyorduk. Doksanlı yıllardaki o müthiş potansiyel şu an maalesef yok. Bunun da ötesinde artık ithalata bağımlı bir Türkiye var. Çünkü üretimimiz oldukça düştü. Bu bizim için önemli bir özeleştiri konusudur. Çünkü eskiden “yerli malı” çok önemsediğimiz bir kavramdı. Şu an bırakın ihracatı iç piyasaya bile mal yetiştiremiyoruz. Özellikle yeşil mercimek önemli bir örnektir. Şu an tamamını yurt dışından getiriyoruz. Bunun dışında birçok üründe yurt dışına bağımlı durumdayız. Çünkü yeterli üretim yok. Nüfus artışının da bunda önemli bir payı vardır.  Diğer ülkelere yaptığımız ihracatın da payı vardır… Bir örnek vermem gerekirse, sadece Mersin’de bulunan kırmızı mercimek tesislerinin toplam üretimi 800 bin ton. Türkiye’nin toplam mercimek üretimi ise yılda sadece 350 bin ton. Aradaki fark ithalat ile kapanmaktadır. İthal edip, işleyip, tekrar yurt dışına satmaktayız. Bunun dışında güzel bir gelişme olarak devletimiz bakliyatta teşvik oranlarını iki katına çıkarttı. Bunun elbette bir etkisi olacaktır ama bir süreç de gerekmektedir. Bu sene mahsul de iyi çıkarsa durum bizi mutlu edecektir. Biz istiyoruz ki hem iç piyasayı besleyelim hem de yurt dışına ihracat yapalım. Eskiden fuarlara gittiğimizde kendi ürünlerimizi tanıtırdık. Şimdi başka ülkelerin ürünlerini teşhir ediyoruz. Bu bize acı veren bir durumdur. Türkiye’de tarımdan sanayiye ekonominin her alanında ihracat hedeflerinden çok üretim hedeflerinin olması gerektiğine inanıyorum. Mesela Mersin özelinde konuşursak, 2014 yılında toplam 1,7 milyar dolar ihracat yapmışız. Bunun karşılığında ise 1,4 milyar dolar ithalat yapmışız. Yani biz ithalat yapmadan ihracat yapamıyoruz. Her ne kadar ürünü yurt dışına satsak da birçok ham maddeyi ve ara ürünü yurt dışından almaktayız. Böyle bir tabloda kendimize ne kadar ihracatçı diyebiliriz? Bana göre ihracat üretip satmaktır. Öbür türlü lojistik servisten farkı yoktur. Dolayısıyla bizim üretim hedeflerimizin olması lazımdır. Üretim hedefleriyle ihracatımız artar. Ürünlerimiz daha uygun fiyatlarla tüketiciye sunulur. Bununla beraber enflasyon da azalır. Bunlar birbirini tetikleyen olgulardır. Tarım alanına dönecek olursak ülkemizde mısır olmasına rağmen mısır ithalatı yapıyoruz. Ciddi bir soya ithalatımız var, üretimimiz çok az. Buğday üretimimiz olmasına rağmen ülkemize yetmemekte ve ithalat yapmaktayız.

Gıda sektörü Orta Doğu’daki krizden nasıl etkilendi?

Gıda durmaz. Gıda sürekli yoluna devam eder. Gıda sektöründe önemli olan doğru zamanda doğru yerde olabilmektir. TAT Bakliyat olarak Suriye, Irak gibi ülkelere önemli ihracatımız vardı. İlk etapta ticaretimiz azalmakla beraber yardım kuruluşları ile yaptığımız çalışmalar toparlanmamızda yardımcı oldu. Doğrudan ihracat yapmak yerine ürünlerimizi yardım kuruluşlarına vermeye başladık. Müşteri kaybetmekle birlikte ciromuzu koruduk diyebiliriz. Ama sıkıntılar devam ediyor. Yemen’deki olaylar bizi bu ülkeye iş yapmak konusunda kaygılandırmaktadır. Libya’da da aynı şekilde sorunlar yaşadık. Yönetim şekilleri değişen ülkelerin ticari gelenekleri de değişiyor. Bu bize pazar kaybettiren durumlardır. İşler böyle devam ederse ilerisi için büyük sorunlar yaşayabiliriz. Navlun verilerine bakarsak durumu net görebiliriz. Eskiden Irak’a 2.400 dolara giden bir TIR şimdi 1.400 dolara gitmektedir. Bu da ihracattaki düşüşü göstermektedir. Komşu illerle olan ilişkilerimizi pozitif yönde ilerletmek zorundayız.

Genç bir girişimci olarak sosyal sorumluluk alanında ne gibi çalışmalar yapmaktasınız?            

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin Mersin İli Genç Girişimciler Kurulu’nda Başkan Yardımcısı’yım. Yaklaşık dört senedir o kurulda görev yapmaktayım. Biz Mersin Gençliğini girişimcilik açısından nasıl daha iyi motive edebiliriz derdindeyiz. KOSGEP ve üniversitenin de dahil olduğu bazı projelerimiz de var. Yaptığımız birçok projemizden gençlerimiz faydalandı. Mersin gençliği adına bir çatı oluşturup tek bir yumruk olabilmek istiyoruz. Mersin’in geleceği olan bölgenin gençleri kentimize sahip çıkacaklardır. Mersinimiz ülkemizin güzide illerinden biri olacaktır. Bunun dışında kendi çapımızda Allah rızası için yaptığımız çeşitli faaliyetlerimiz de vardır.

Son olarak sizden geleceğe dönük hedef ve projelerinizi öğrenebilir miyiz?

Memişoğlu Grup olarak TAT Bakliyat ve Tatlog’un ikinci jenerasyonunu temsil ediyorum. Vizyonumuz TAT Bakliyat’ı global bir marka haline getirmektir. İhracat ile büyümek istiyoruz. Bunu da ülkemizde üretilen ürünleri satarak yapmak istiyoruz. Bu konuda elimizden gereken katkıyı sağlayacağız. Tatlog’un vizyonu ise Mersin’in ve bölgenin lider lojistik firması olabilmektedir. Hedefimiz bölgede liderliği göğüslemektir.

TAT Bakliyat’ın en büyük hedefi ve prensibi kendi ürünlerini kendi markası altında satabilmektir. Bu anlamda zincir marketlerin raflarında kendi imzamızı attığımız ürünlerle bulunmaya özen gösteriyoruz. Böylece markalaşma ve marka bilinirliğini arttırma aşamasında kendimizi güçlendirmek istiyoruz.