Kentsel Dönüşüm Tarihi Bir Fırsattır…

0
624

1999 depremi öncesi inşa edilmiş, Türkiye’de 13,5 milyon, İstanbul’da ise 3 milyonun üzerinde konut bulunduğunu göz önünde bulundurduğumuzda ve orta/uzun vadede tüm bu konutların dönüşüm geçirmek zorunda kalacağını düşündüğümüzde  konunun boyutları bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

Kentsel dönüşümde aslolanın “kenti sadece dönüştürmek amaçlı” değil; “şehri değer odaklı dönüştürmek esaslı” olması zorunluluğunu önemle vurgulamak gerekir. Dönüştürülen yere bütünleşik bir değer katmak esastır. Dolayısıyla kentsel dönüşüm, değişimin yaşanacağı bölgeler açısından belediye, vatandaş, geliştirme şirketleri gibi stratejik öneme sahip ilgili  tüm paydaşları etkileyen ve bu paydaşların her birinin tutum ve yaklaşımlarından doğrudan etkilenen bir süreçtir.  Kentsel dönüşümler, kamuyu, özel sektörü ve sivil oluşumları bir araya getiren büyük kapsamlı projelerdir. Bu tip projelerde sağlıklı uzlaşımlar ve güvenilir platformlar yaratmak gerekir.

En önemli hususlardan  biri,  dönüşümü sağlanacak bölgenin tüm dinamiklerini kapsayan master planlar olmadan gerçekleştirilecek bir dönüşümün  doğru olmadığıdır. Maalesef mevcut dönüşüm projelerinin bazılarında  öne çıkan unsur, rantın nasıl paylaşılacağı olmaktadır. Bu türden yaklaşımlar kentsel dönüşümün ruhuna aykırıdır. Kentsel dönüşümün “olmazsa olmazı” , tarafların sadece kendi çıkarına odaklandığı rant ve oran pazarlıklarına kurban edilmemesi gerekliliğidir. Ortak ve ana amaç, herkesin bu süreçten fayda sağlayarak çıkması olmalıdır. Birilerinin kaybettiği bir pazarlığın  sonunda aslında  ülke kaybetmiş olacaktır.

Sivil tarafın bilinçlendirilmesi ve eğitiminin de önemle üstünde durulması  gerekir. Şu ana kadar yaşanan deneyimlerin  de ortaya koyduğu gibi, ‘taraf’ haline gelen hak sahiplerinin uzlaşma zeminine taşınması çok zordur. Uzlaşı adabı ve kültürünün oluşması için ciddi bir bilinçlendirme kampanyası hayata geçirilmelidir. Tehditleri minimum düzeyde tutmak için konsensus şarttır.

Kentsel dönüşümün sadece fiziksel bir süreç olarak ele alınmasının doğru olmayacağını, ekonomi, toplum ve çevre bileşenlerinin bütününü gözeten önemli bir vizyon vaat etmesi gerektiğini vurgulamak isterim.  Dönüşüm projelerinde kentlerin ve bölgelerin dokusunun, tarihi geleneklerinin, insanların fiziksel, sosyal, ekonomik ihtiyaçlarının dikkate alınmasının üzerinde durmak ve sürdürülebilir binalar inşa etmek kaçınılmazdır.

Kentsel dönüşümün sosyal bir olgu olduğu düşünülmezse en büyük yanlışa imza atılır. Bölgenin tüm dinamiklerini ve gelecek projeksiyonlarını dikkate alan planlar hazırlanmadan dönüşüm yapmak yanlış olacaktır. Kamu, özel sektör, sivil toplum işbirliği kentsel dönüşümün birincil ögesidir. Bu sürecin sağlıklı yönetilebilmesi için koordinasyonda mutlaka kamu bulunmalıdır.Kanundaki ucu açık konular, imar planlama sistem bütünlüğü içinde ele alınmalıdır. Yerinde dönüşüm esas olmalıdır. Kentsel dönüşüm politikası, ülke genelinde geliştirilecek arazi kullanımı ve arazi yönetimi ekseninde , ulusal konsensusla, afet yönetimi yanında doğa ve yeşil alan esaslı bir model çerçevesinde şekillenmelidir. Dönüşüm uygulamalarında örneğin yoğunluk artırılması gibi, imar planlama sistem bütünlüğünden farklı kararlar alınırsa ulaşım ve altyapı sorunlarının içinden çıkılmaz bir hal alacağı unutulmamalıdır.

Kentsel dönüşümde yer alan tüm oyuncular stratejik öneme sahip faktörler olarak her aşamada öne çıkmaktadırlar. Farklı disiplinlerin biraraya gelmesi ile gerçekleştirilen bir “takım çalışması”, kentsel dönüşüm sürecinin dengesini kuran, değerin adil paylaşımına imkan veren ve tüm tarafların çıkarının optimum bir noktada buluşmasını sağlayan önemli bir rol oynamaktadır. Değerleme sektörü ise  ortak faydayı açığa çıkarmanın ve adil paylaşımın anahtarlarından biridir. Bu anlamda değerleme, süreçte adaletin terazisi rolünü üstlenmektedir. Değerlemelerin tarafsız, objektif ve adil bir yapıda gerçekleştiriliyor olması, kentsel dönüşüm projelerinde haksahipleri ile geliştiriciler arasındaki olası ihtilafların daha sözleşme sürecinden başlayarak önlenebilmesini, tüm sürecin hızlı ve huzurlu tamamlanmasını temin edecektir.

 

Kentsel dönüşüm; yeni bir kentsel kurgu, tarihi bir fırsat, aynı zamanda tarihi bir sorumluluktur. Enerji kazanımından, işsizlik ve suç oranlarının azaltılmasına, kentlerin estetik ve sağlık anlayışına kadar makro bir reformdur. Bu fırsatı değerlendirebilmek için tüm taraflar resmin bütününe bakmalı ve sadece kendi çıkarını değil ortak faydayı gözönünde bulundurmalıdır