OMSA, sadece Türkiye’de değil, dünyada da lider

0
4283
OMSA Grup Yönetim Kurulu Başkanı: Muhsin Şaşmaz Atatürk ile

Röportaj: OMSA Grup Yönetim Kurulu Başkanı: Muhsin Şaşmaz

OMSA, sadece Türkiye’de değil, dünyada da lider

Sayın Şaşmaz, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz, bize kendinizden bahseder misiniz?

1924 Bolşevik dönemiyle birlikte rahmetli dedem babaannemle birlikte Türkiye’ye göç etmişler. Babam Kars ilinin Arpaçay ilçesinde dünyaya  gelmiş. Daha sonra bizim aile Muş iline yerleşmiş.Ailenin on altı çocuğundan yedincisiyim. Muş doğumluyum. Liseye kadar olan eğitimimi tamamladıktan sonra, bir şekilde İstanbul ile yolumuz kesişti. İstanbul’a ilk geldiğimde daha 17 yaşında çocuktum. Gelir gelmez, hiç bilmediğim inşaat işinde 8 gün çalıştım. O 8 gün boyunca adeta ellerim patladı. İnşaata gelip giderken o zaman biletli otobüsler vardı. Seyyar satıcılardan bilet alıp o otobüsleri kullanırdık. Ben de bu yüzden inşaat işçiliğini bıraktım, bilet alıp satmaya başladım. Şener Şen, filminde ‘domates’ diye bağırıyordu ya, ben de utanarak sıkılarak ‘bilet’ diye bağırmaya başladım. Bilet işi de o zamanlarda belli grupların idaresindeydi. Kürtçe bildiğim için bilet satışı konusunda o grupların zararını görmedim. 1983 yılında bilet satarak ticaret hayatıma başladım.

1985 yılında askere gidene kadar biletçilik yaptım. Bu arada söylemek istiyorum, askere gitmeden önce bazı planlarımı askerlik sonrasına bırakarak teyzemin kızıyla nişan yaptım. 1987 yılında askerden döner dönmez eşimle evlendim. O zamanlar kira ödeyerek tuttuğum evimin içini borçlanarak döşedim. Üç kardeş (Murat Özcan) çalışıyoruz, ama kazandıklarımız borçlara ancak yetiyordu.

Ticarete başladım dedim ya, o zamanlar kıyısından köşesinden de olsa kuyumculuk sektörüne bazı dostlarım sayesinde bulaştım. O dostlarım nazar boncuğunun etrafını altınla işlerlerdi. O boncukları bana verirler ben de onları satardım. Akşam olunca paralarını onlara teslim eder, kazancımla eve dönerdim. Bu mesleğe Kapalıçarşı’da ‘Çantacı’ derlerlerdi.

Zaman içinde Kapalıçarşı’dan 200 kilo altın toplar hale geldim. Birçok esnaf sözüme güvenip altınlarını bana teslim ediyordu. Bu arada kendi atölyemi de Kapalıçarşı’da kurdum.

Bana soruyorlar, sermayen nedir diye ben de ‘sermayem temiz ahlaktır’ diyorum. Kolay değil yüklü miktarda altını bana çeksiz senetsiz veriyorlardı. Hiçbir zaman onların güvenini suistimal etmedim. Bu yüzdendir ki işlerimi çabuk büyüttüm.

OMSA Grup’un kuruluşuna geçmeden önce sizin tekstil sektöründe de faaliyette olduğunuzu duyduk. Bu konuya da kısaca değinir misiniz?

Kuyumculuk işi çok risklidir. Düşünüp taşınıp bu sektörü bırakmaya karar verdim. 1998 yılında firmamı kapatarak, o günün fiyatıyla altının kilosunu 11 bin dolara bozdurdum ve Merter Keresteciler’de örme kumaş atölyesi açtım. Bu işimi de uzun süre devam ettirdim. Tekstil sektörü de çok riskliydi. Eğer bir müşterin senden çek veya senetle mal alır ve sonrasında batarsa bizler de perişan olurduk. Bu yüzden başka iş arayışına geçtim.

Gelelim, OMSA Grup’un kuruluş hikayesine…

Alternatif bir iş ararken Bursa’da otomotiv sektörüne paslanmaz ve ahşap ürünler yapan OMSA adlı bir şirketin yarısının satıldığını duydum. Daha önce iyi para kazanan ve birbiriyle geçinemeyen, adeta kanlı bıçaklı olan ortaklardan biri çıktı karşıma. Firmadaki hissesini bana satarak bu işten çekildi. Bu arada tekstil sektörüne de devam ediyorum. Biri batarsa hiç değilse diğeri onu ayakta tutsun diye.

Radikal bir karar alarak bir yıl sonra yani 2006 yılında tekstil sektöründen çıktım. OMSA’nın yüzde 50’sine ortak olurken şartım vardı. Ürünlerimizi toptancıya değil, direkt olarak tüketiciye ulaştırmak istedim. Parakende işine girdikten sonra İstanbul’da büyük bir show room açtım.

Ne var k, diğer ortakla 2012 yılında fikir ayrılığına düştüm ve OMSA’nın tamamını satın aldım. Eşim ve çocuklarım karşı çıkmadığı için ailece Bursa’ya taşındık. Çok çalışarak şirketimi bu sektörde lider konuma getirdim. Gururla söyleyebilirim, şu an 81 il ve hemen hemen hepsinin ilçelerinde birçok  bayilerimiz var. Yani Türkiye’nin her yerindeyiz.

Türkiye’nin en pahalı markasıyız. Pahalı olmamıza rağmen en çok satan firmayız. Bu pahalılığın ardında gerçekten büyük emek var, yenilikçilik var, kalite var. Bizim sektörde dergi çıkartan

tek firmayız. Üretimlerimizin yüzde 99’u yerli. Hem üreten hem satan firmayız yani.

Ailenizden de kısaca bahseder misiniz?

Biri 30 diğeri 21 yaşında iki tane erkek evlat sahibiyim. Uluslar arası ekonomiyi okuyan büyük oğlum benim yanımda çalışıyor. Küçüğü ise liseyi Kanada’da okudu. Şimdilerde ise Sabancı Ünivertisesi’nde bilgisayar mühendisliği okuyor. Hayatı öğrenmesi için en az 3 yıl  benim yanımda değil, dışarıda çalışmasını istiyorum. En kıymetli şey zamandır. Para daha sonra gelir. Küçük oğlum hem zamanın hem de paranın kıymetini öğrenecek. Sonra isterse aile şirketimize gelerek istediği şeyleri yapabilir.

OMSA’nın ihracatı da var. Kaç ülkeye ne kadarlık bir satışınız var öğrenebilir miyiz?   

İhracat anlamında güzel şeyler yapıyoruz. Direkt veya endirekt, eski SSCB,ABD ve Avrupa’nın tamamına ürün satıyoruz.  Bu konuda mütevazı olamayacağım. Tayvan’a mal satıyoruz. Limana yanaşan gemilerin yüzde 70 ile 80’i Tayvan ve Çin’den geliyor.Yani onlar Türkiye’ye mallarını satarken, biz de onlara ihracatla karşılık veriyoruz. İhracat hedefimizi adım adım öne çıkartmak için var gücümüzle çalışmaya devam ediyoruz.

Sayın Şaşmaz, bu ihracat hedefinizi biraz açar mısınız?

Yeni yeni cepheler açıyoruz. Farklı fuarlara katılarak ürünlerimizi tanıtmaya başladık. Yakın zamanda Rusya’da büyük bir depo açarak ürünlerimizi oradan dağıtmaya başlayacağız. Çünkü Rusya’ya 1500 Euro’nun altında mal satamıyoruz. Bu malların gümrüğü var, mal beyannamesi gibi çeşitli masrafları var. Bu yüzden mal veremediğimiz için Rus müşterilerimiz bizden mal alamıyor. Moskova’da kuracağımız depodan müşterilerimiz ister 100 Euro’luk mal alsın, isterse daha fazla mal alsın. Böylelikle daha çok satış yapacağız.

 “İstediğin farksa, OMSA” sloganınızla neyi anlatmak istiyorsunuz?

Ürünlerimiz ile araçlarda fark yaratıyoruz. İşimiz farklılık. Anadolu insanı biliyorsunuz, duygusaldır. Yani araçlarının birçok şeyinin farklı olmasını istiyor. Bu sloganımızı dört sene önce kullanmaya başladık. Bundan önceki sloganımız “Kalite Tesadüf Değildir”di. İnternette bir yarışma açtık. Bize en uygun sloganı bulana bir tane laptop hediye edeceğimizi duyurduk. “İstediğin farksa, OMSA”yı seçtik, kazanan arkadaşa da hediyesini verdik.

Türkiye’nin  oto aksesuarları üretiminde dünyadaki yeri nerededir? Daha ileri gitmek sizce mümkün müdür?

Bizim sektörümüzde de aksaklıklar var. Başta oto aksesuarcıları diye bir derneğimiz, meslek kurumumuz veya odamız yok. Bir ara kurmak istedim, ama iş yoğunluğundan dolayı bu konuda ilerleme kaydedemedim. İşlerimin dışında Karpat Derneği’nin yönetim kurulu üyeliği ve Muşder’in başkanvekilliği gibi görevlerim de var. Bu yüzden yeni bir kurum yöneticiliğine ayıracak zamanım yok. Kurulacak oda veya derneğe sahip çıkması gerekenler bizim gibi üreticiler değil, bizim ürünleri satan kişiler olmalı diye düşünüyorum. Bu yüzden de bizim sektörle ilgili, Türkiye’de hiçbir kayıt yok. Büyük bir eksiklik yaşıyoruz bu konuda. Sektörün duayen ağabeyleri faaliyette bulunur ve bana da görev verirlerse, seve seve yardım ederim. Görevden hiçbir zaman kaçmadım. Aslında bireysel çabalar olmasa, sektörümüz gerçekten içler acısı durumda. OMSA olarak dünya lideri olmamıza rağmen, Türkiye olarak bu konuda daha çok adım atmamız gerekmektedir.

Son olarak firmanızla ilgili bilinmeyenlere ışık tutar mısınız?

OMSA, Türkiye dışında 18 ülkede tescillidir. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da otomotiv aksesuarları konusunda lider firmayız. OMSA paslanmaza şekil veren bir firmadır. Ürünlerimizi alan kişiler uzun süre kullanıyor. Marka olmamızın sebeplerinden biri de bu işi dünyada yapan ilk firma oluşumuzdur. Kalıp zenginliği var OMSA’da. Yeni bir firma  2000-3000 kalıp yaptırarak bu işe başlamış olsa, bizim kalıp sayımız on binleri buluyor, düşünün artık. Ürünlerimiz araçlara estetik katmasının yanında aracı koruyan bir özelliklere de sahip. Paslanmaz ürünlerimizde garanti süresi 99 senedir. Markalaşmamızın diğer sebebi ise, rakiplerimizin hatalı üretimleri ve kararlarıdır.